![[personal profile]](https://www.dreamwidth.org/img/silk/identity/user.png)
minecraft’ta her şey bir "spawn" noktasında başlar.
boş, “rastgele” yaratılmış bir dünya.
etrafında ağaçlar, dağlar, su, taş.
elinde hiçbir şey yok.
ama her yer ve her şey potansiyel dolu.
blok blok, sabırla bir şeyler inşa edersin.
ama yaratılışla birlikte düşüş de gelir,
oyunda da hayatta da.
kazarken kendini bir anda karanlık bir mağarada bulursun.
patlayan bir creeper’ın enkazı olursun.
ve bir anda, her şeyini kaybedersin.
minecraft’ta bu kayıptan sonra respawn gelir.
ölüm ekranıyla karşılaşırsın.
ve hemen yeniden başlarsın.
belki eşyaların gitmiştir.
belki yolunu kaybetmişsindir.
beş dakika içinde öldüğün yeri bulmaya çalışırsın, eşyalarını kurtarmak için…
ama çoğu zaman başaramazsın.
yine de doğmuşsundur.
ölmek sinir bozucudur elbet
ama bildiğin bir şey vardır: yeniden doğacaksın.
bu sadece bir oyun mekaniği değil.
belki de dirilişin bize gösterdiği şey tam olarak budur: ölüm son değildir.
isa’nın dirilişi sadece tarihsel bir olaydan ibaret değil;
her seferinde yeniden ayağa kalkabileceğimizi hissettiren
bir davettir tanrı’dan.
tüm insanlığa verilen bir umut sözü:
kırılmış olan yeniden bütünlenebilir,
kaybolan yeniden bulunabilir,
ölen yeniden yaşayabilir.
minecraft bu teolojik derinliği bilerek yapmaz elbette.
ama yine de döngüyü orada da hissederiz:
yıkım ve yeniden inşa.
korku ve cesaret.
yalnızlık ve topluluk.
hepsi minecraft’ı oluşturan parçalar.
ve hepsi bir şekilde bizim de hikayemiz.
ben minecraft’ı keep inventory açık oynuyorum.
her şeyimi kaybetmekten korkuyorum.
sadece oyunda değil,
hayatta da.
eşyalarımı, yolumu, insanları…
kaybetmek çok kolay geliyor,
ama kabullenmek hiç kolay değil.
yeniden başlama fikri bile, ancak elimde bir şeyler kalıyorsa teselli gibi geliyor bana.
işte tam burada tanrı’yla ilgili öğrendiğim şeyi hatırlatmaya çalışıyorum kendime:
ben her şeyimi kaybetsem de, o beni bırakmaz.
ve bu yeter.
rabbim,
her şey gittiğinde bile beni bırakmayan sensin.
yolumu kaybettiğimde yeniden başlatan
boş dünyaları anlamlandıran
beni yeniden inşa et
yanımda kal
boş, “rastgele” yaratılmış bir dünya.
etrafında ağaçlar, dağlar, su, taş.
elinde hiçbir şey yok.
ama her yer ve her şey potansiyel dolu.
blok blok, sabırla bir şeyler inşa edersin.
ama yaratılışla birlikte düşüş de gelir,
oyunda da hayatta da.
kazarken kendini bir anda karanlık bir mağarada bulursun.
patlayan bir creeper’ın enkazı olursun.
ve bir anda, her şeyini kaybedersin.
minecraft’ta bu kayıptan sonra respawn gelir.
ölüm ekranıyla karşılaşırsın.
ve hemen yeniden başlarsın.
belki eşyaların gitmiştir.
belki yolunu kaybetmişsindir.
beş dakika içinde öldüğün yeri bulmaya çalışırsın, eşyalarını kurtarmak için…
ama çoğu zaman başaramazsın.
yine de doğmuşsundur.
ölmek sinir bozucudur elbet
ama bildiğin bir şey vardır: yeniden doğacaksın.
bu sadece bir oyun mekaniği değil.
belki de dirilişin bize gösterdiği şey tam olarak budur: ölüm son değildir.
isa’nın dirilişi sadece tarihsel bir olaydan ibaret değil;
her seferinde yeniden ayağa kalkabileceğimizi hissettiren
bir davettir tanrı’dan.
tüm insanlığa verilen bir umut sözü:
kırılmış olan yeniden bütünlenebilir,
kaybolan yeniden bulunabilir,
ölen yeniden yaşayabilir.
minecraft bu teolojik derinliği bilerek yapmaz elbette.
ama yine de döngüyü orada da hissederiz:
yıkım ve yeniden inşa.
korku ve cesaret.
yalnızlık ve topluluk.
hepsi minecraft’ı oluşturan parçalar.
ve hepsi bir şekilde bizim de hikayemiz.
ben minecraft’ı keep inventory açık oynuyorum.
her şeyimi kaybetmekten korkuyorum.
sadece oyunda değil,
hayatta da.
eşyalarımı, yolumu, insanları…
kaybetmek çok kolay geliyor,
ama kabullenmek hiç kolay değil.
yeniden başlama fikri bile, ancak elimde bir şeyler kalıyorsa teselli gibi geliyor bana.
işte tam burada tanrı’yla ilgili öğrendiğim şeyi hatırlatmaya çalışıyorum kendime:
ben her şeyimi kaybetsem de, o beni bırakmaz.
ve bu yeter.
rabbim,
her şey gittiğinde bile beni bırakmayan sensin.
yolumu kaybettiğimde yeniden başlatan
boş dünyaları anlamlandıran
beni yeniden inşa et
yanımda kal